Bu siftah meselesini bir süreden beri yazmak istiyordum, araya seçimler girdi.
Öyle sözler vardır ki, bir siyasetin veya bir toplumsal dönemin röntgenidirler.
Öyle sözler vardır ki, “uzun sözün kısası” anlamında her şeyi enikonu özetlerler.
Ne demişti MC hükümetlerinin başı Süleyman Demirel: “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz.”
Ne demişti eski başbakanlardan Tansu Çiller: “Bu vatan için kurşun atan da, yiyen de birdir”.
Emlakbank eski Genel Müdürü Engin Civan için işadamı Selim Edes mahkemede ne demişti: “Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk.”
Bu sözler bir ülkede yaşanan siyasal cinayetlerle soygunun, vurgunun ve de siyasal namussuzluğun birlikteliğini gösterir.
Bir ülkede siyasal cinayetler varsa, orada soygun vardır, ahlaksızlık vardır, adaletsizlik vardır!
Öyle sözler vardır ki, insanın kanını dondurur!
İşte bunlardan biri: “Bacanak seni göreyim, al bir siftahın olsun, sen de milli ol” sözüdür.
Bu söz, bir erkeğin ilk cinsel deneyimini yaşayacağı sıra söylenen masum bir lümpen söz değil!
Bu söz, devletin çatır çatır adam öldürdüğü dönemde, devletin katillerinden birinin, diğer katil adayına söylediği bir söz!
Özel Harekâtçı polisler, ilk kez cinayet işleyecek polisler için “milli olma” tabirini kullanıyorlar. Çok doğru! Milli olmak ile cinayet işleme, birbirine pek de yabancı değil. Bütün siyasi cinayetler için “milliyetçilik”, “vatan hainliği”, “devlet düşmanı”, “din düşmanı”, “bölücü” gibi argümanlar kullanılır.
Özel harekâtçı polis Ayhan Çarkın, operasyon öncesinde diğer polis arkadaşı Ayhan Akça’nın kendisine, “Bacanak seni göreyim, al bir siftahın olsun, sen de milli ol” diyerek kaçırdıkları avukatı öldürmek için Uzi marka silah verdiğini anlattı.
Bu anlatılan, yaşanılanların binde biri bile değil!
Bu ülkede evlerinin önünden, işyerinden insanların kaçırılarak takır takır öldürüldükleri dönemler yaşandı. Devlet, polisini tetikçi olarak kullandı. Devletin bizatihi kendisi, yasa dışı yollarla insan katletti! Katliamları için resmi veya gayrı resmi katiller kullanan devletin has tetikçilerinden biri de, Ayhan Çarkın’dır.
Ayhan Çarkın, devlet tarafından kullanılıp bir tarafa atıldı.
İktidar olgusunun özünde, kullanılan maşalar teşhir olduklarında veya işe yaramaz hale geldiklerinde kaldırılıp bir tarafa atılırlar. Posası çıkarılmış tetikçiler, ya susarlar, ya da susturulurlar. Ancak Ayhan Çarkın konuştu! İşlediğimiz bütün cinayetleri dönemin hükümetleri ve askeriye biliyordu dedi.
Ayhan Çarkın ya vicdanın sesini dinledi ya da bir tarafa atılmışlığın hıncıyla ifşaata başladı. Her ne hal ise, bu durum demokrasi mücadelesinin yararınadır. Fakat şu gerçeği ifade edelim: Ayhan Çarkın ifşaatlarını, Ergenekon yargılama sürecinin geldiği bu noktada yaptı. Eğer bunu 8–10 sene önce söyleseydi, Ayhan Çarkın öldürülürdü! Türkiye’de demokratikleşme sürecindeki ivme nedeniyle, devletin katilliklerine ilişkin ifşaatlar yapılabiliyor.
Öyle sözler vardır ki, onlarca sayfa sosyolojik veya siyasi tahlilleri bir cümle ile ifade edebilir. Devletin polisi, muhalif bir avukatı kaçırmış ve arazide öldürecek. Katil polis, arkadaşına silahı uzatarak, “bir siftahın olsun, milli ol” diyor. Sanki bir film izliyoruz.
Ama bu bir film değil! Türkiye’de nice cinayet ve korku filmlerine taş çıkartacak nice olaylar yaşandı.
Daha dün, daha dün devletin resmi veya gayrıresmi katilleri ellerini kollarını sallayarak cinayet işliyorlardı. Devletin bütün imkânlarını kullanarak, yağdan kıl çeker gibi insanları kurşunluyorlardı. Adapazarı-İzmit-Sapanca şeytan üçgeninde işlenen onlarca cinayetin hesabı sorulamadı daha. Dikkatinizi çekerim; bu bölgenin jandarma komutanı, Ergenekon davasından tutuklu General Veli Küçük’tür! Bu, buzdağının görünen kısmıdır!
Türkiye’nin tarihi hiç temiz değil. Türkiye’nin içi kokuyor! Bu gerçeğin AKP’nin yüksek oranda oy alması ile bir ilgisi var mı, düşünelim!
Bugün, dünün bir ürünüdür!
Milli olan bacanakları ve onları ortalığa salanları yargılamadan bu kokunun, bu pisliğin gideceği kanısında değilim.
AKP hükümeti, ya bu pislikle uzlaşıp pisliğe batacak ya da pisliği temizleme yolunu seçecek. Yani AKP, ya siftah ederek milli olacak ya da demokratikleşme yoluna girecek.