Afrika… Siyah Kıta olarak ifade edildiği de olur…
En önemlisi ise Afrikalıların dışında kimsenin dillendirmediği bir özelliğidir; Çıplak Kıta.
Büyük ölçüde zenginliklerinden arındırılmış, iliklerine kadar sömürülmüş bir kıtadır Afrika.
Ve soyulmuştur…
Mahremiyet bırakılmamış, en küçük köylerine ve en dar sokaklarına kadar girilmiş.
Önce sömürgecilik için gelenler, sonra ise özellikle işgallerin sebep olduğu yıkıntı ve yoksulluğun zararları dolayısıyla karnını doyuramayacak duruma düşen kıtaya yardım (!) için gelenler, doymak bilmeyen bir iştahla kıtanın neyi var neyi yok irdelemiş ve götürebildikleri kadarını alıp götürmüşler.
Bazen yardımın boyutları gündemdeki bir ülkeyi işgale kadar varmış.
Peki bitti mi?
Afrika ‘da yerin altında madenler bitmediği sürece ne yardım bahaneleri, ne de sözde destekler biter. Yani, sömürü bitmez.
Şu anda Mali ‘de olanları ve Sudan ‘ın bölünme sürecini objektif olarak araştıranlar, anlatmak istediğimi kolayca anlayacaktır. Mali de yakın bir zamanda bölünürse üzülürüz ancak şaşırmayız.
Görüntüler aldatmamalıdır. Ne Sudan ‘daki rejim, ne Mali ‘deki çatışmacı gruplar, ne de haberlerde bize sunulan diğer olay ve oluşumlar Afrika ‘da olup bitenlerin asıl sebebidir. Gerçek şudur ki Afrika halen bitmemiştir.
Sömürünün bir parçası ve belki en acı vereni ruhların soyulmasıdır. İnançlar önce sarsılır, sonra yeri doldurulur. Misyonerlik her zaman yardım maskesi takarak çalışır. Özellikle çocuklar hedeflenir.
Ve bir kıta adeta açlıkla terbiye edilir.
Bazı Afrika ‘lı bilim, sanat ve fikir adamları bu duruma isyan ederler, ancak sesleri kıskaca alınmış bir dünyada halen vicdanı olan insanların gözyaşını dökmekten öte geçmez.
Yazımı, eski Senegal Devlet Başkanı Leopold Sédar Senghor ‘un Afrikalı bir kadın imajıyla aslında sembolik olarak Afrika ‘yı anlattığı ünlü bir şiiriyle noktalamak istiyorum.
Siyah Kadın
Çıplak kadın, siyah kadın
Hayat olan rengine bürünmüşsün, güzellik olan şekline giydirilmiş.
Senin gölgende büyüdüm ben, ellerinin şirinliği bağladı gözlerimi
Ve işte yazın ve gün ortasının kalbinde,
Keşfediyorum seni vaat edilmiş toprak,
Yanık ve yüksek bir yakanın tepesinden.
Ve bir kartalın çabukluğu gibi, güzelliğin çarpar yüreğime
Çıplak kadın, esmer kadın
Sağlam ette olgun meyve, koyu coşkusu siyah şarabın
Ağzımı şair yapan ağız
Saf ufukların bozkırı, Batı rüzgarının tutkulu öpüşleri altında titreyen
savan
Oyulmuş tamtam, galibin parmakları arasında yakınan gergin tamtam
Ciddi ve ağır sesin senin
kutsal şarkısıdır sevgilinin
Siyah kadın, esmer kadın
Yararsız rüzgârların kırıştırmadığı yağ, atletin böğründeki durgun yağ,
Mali prensesinin böğründeki,
Kutsal bir bağla bağlı ceylan,
yıldız gibidir inciler cildinin gecesinde
Kendini sulayan tenini kemirir ruh oyunlarının hazzı ve yankısı altının
Tez geçer saçlarının gölgesinde,
çabucak geçer kederim gözlerinin en yakın güneşlerinde.
Çıplak kadın, siyah kadın
Şarkısını söylüyorum fani güzelliğinin, sonsuzlukta sabitlediğim şeklinin
Kıskanç bir yazgı küle dönüştürmeden, hayatın köklerini beslemek için.