Gençliğimizde, ABD ile Sovyetler Birliği arasında çıkacak muhtemel savaşla ilgili bir sürü hikâyeyle doldurulmuştuk. Sovyetler Birliği dağıldı ve korkular değişti. Yeni hikâyeler de gecikmedi.
Beklenen savaşın neden gerçekleşmediği, her iki süper gücün de birbirinden korkmalarını sağlayan nükleer silahlara sahip olması argümanıyla açıklanıyordu. Bunda kısmen doğruluk payı olabilir. Asıl vurgulanması gereken şu ki dünya barışıyla ilgili yönüyle nükleer silahlar konusunda sergilenen argümanlar çelişkili ve son derece sığdı. Günümüzde farklı mı?
ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail’in nükleer silaha sahip olduğu bilinmektedir. İsrail her ne kadar açıklamak istemese de bu tür silahlarının bulunduğu artık bir sır değil.
Nedense, bahsi geçen ülkelerden bir kısmının nükleer silah sahibi olmaları hoş karşılanırken bir kısmının silahları her zaman tartışma konusu olmuştur. Gerekçe ise dünya barışı.
Peki, Kuzey Kore ve Pakistan ‘ın silahları tehlikeli de Amerika ve Rusya ‘nın silahları zararsız mı? Gerçek sebep en az gayretle başkalarını kontrol etme arzusudur kısaca.
Geçmişte medyada yer alan haber ve yazılarda, Pakistan ‘ın nükleer silahları çok tartışılmıştı. Birçok gazeteci ve politikacı Pakistan ‘ın muhtemel tehdidine (!) karşı Hindistan ‘ın tedbirler almasını istiyordu, ancak Pakistan ‘ın tehlikeli olup da Hindistan ‘ın neden tehlikeli olmadığını kimse anlatamıyordu.
Yanlış güçlerin elindeki silahlar elbette insanlık için kâbusa dönüşebilir. Fakat, birisi bize “yanlış el” kim “doğru el” kim açıklayabilir mi? Kuzey Kore ve Pakistan liderleri güvenilmez ama Amerika, Fransa, Rusya, Çin, İngiltere ve İsrail liderleri güvenilir, öyle mi? Buna inanacak kimse kalmış mıdır?
İsrail ‘in Gazze saldırısında açık bir tehlike dikkatimizi çekmişti. Gazze şeridinde sergilenen katliam yetmezmiş gibi, İsrail ‘in o dönemki başbakan adaylarından biri gayet ciddi şekilde Gazze ‘de yaşayan Filistinlilere karşı nükleer silah kullanılması çağrısında bulunmuştu. Ne bu olayda ne de başka zaman, bazı Arap ve Müslüman devletler dışında henüz İsrail ‘in nükleer silahlarını gündeme getiren bir ülke yönetimi göremedik.
Gerçek dürüstlük, kimin nükleer silahının olacağını tartışmak değil, bu silahlardan arınmış bir dünya için mevcut silahları ortadan kaldırma çağrısında bulunmaktır. Bu açıdan bakınca, örneğin, İran ‘ın nükleer güç geliştirme çabalarını tartışmak veya eleştirmek abesle iştigaldir. En azından İran, silah geliştirmeyeceğine ve bu gücü sanayisi için kullanacağına söz vermektedir. Sözle ilgili kuşku duyulabilir, fakat yukarıdaki İsrail örneğinde verilen açık tehlikeyi hiç eleştirmeden bir şüpheyi abartarak tehlike gibi göstermek adil olabilir mi?
Olay güç mücadelesidir. Nükleer güce sahip ülkeler kendilerine rakip çıkmasını istemiyor. Bunu itiraf etseler birer dünya vatandaşı olarak tahammül edebiliriz, fakat birilerinin “insanlık”, “yanlış eller”, “tehlike” gibi maskeler kullanarak bizi aptal yerine koymasına katlanamıyoruz. Caydırıcılık için nükleer silahların bir faydası varsa herkesin nükleer silaha sahip olması daha iyi değil midir? Sovyet döneminin hikâyeleri büyük yalanlardan mı ibaretti yoksa?
Değilse, ya hiç kimsenin nükleer gücünün olmaması ya da herkesin bu güce sahip olması gerekir. Aksi takdirde “orman kanunu” yine her yerde yürürlükte kalacaktır. Dileğim nükleer tehlikeden arındırılmış bir dünya ama eğer birileri bu güce sahipse diğerlerine de bu hak tanınmalıdır. Tersini savunmak adaletle bağdaştırılamaz.