Sen…Ey on bir ayın sultanı!
Ne kadar yüce olduğunu anlatmaya hangi dilin kudreti var ki? Hangi kelime seni övmeye yeter? Hangi edebiyat seni tasvir edebilir? Hangi şiir senden bir damla sunar bize?…
Gücü yetmez!.. Çok ulvîsin çünkü…
Sen rahmetsin başta… Kıymetini bilenler için rahmet. Bir yılın kirini temizleyen nûrsun sen; hazırlana hazırlana gelen yüce ışıksın. Öncülerin
Recep ve Şaban ’la hazırlanan ışık…
Sen muhabbetsin sonra… Onları, yüzleri ve binleri değil, milyonları birbirine kenetleyen muhabbet. Sıcak mı sıcak… Sahûr atmosferinde serin serin yüreklere akan pınarsın. Ve derya…
Sen Cehennem ’den kurtuluşun fırsatısın daha sonra… Bir mükâfatsın bize. Yaradan ’dan mükâfat. Öyle ki her şey sende…
İşte bu yüzden ulvîsin!
Sen karşıladın çünkü Kelâm ’ı; sen karşıladın yeryüzüne inen sonsuz rahmeti. Sen karşıladın iki Cihan Serveri (S.A.V.) ’ne gelen yüce Kitab ’ı; sen karşıladın Kur’an ’ı!…
Ve her şey seninle değerlendi…
Gece seninle uyandı… Gündüz seninle bildi güneşi…
Zengin seninle kazandı… Fakir seninle sevindi…
Aç seninle doydu… Tok seninle şükretti…
Ve hurma… Bitkilerin en güzeli. Bir başka güzel oldu hurma. Bir başka… Her akşam iftar saatinde kandil ışığına eşlik ederken daha da güzelleşti hurma…
Ve seninle yüceldi nimet bir daha!
Artık sen de gidiyorsun yavaş yavaş. Mahzun mahzun veda ediyoruz sana…